Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Türkiye’deki demir-çelik sektörünün güncel durumu hakkında yazılı bir basın açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin demir-çelik alanında önemli bir üretici olduğuna dikkat çeken Kara, “Bizler, ülkemizin ne kadar büyük bir üretim merkezi olduğunun farkındayız. Demir-çelik sektörü, bu konuda en güçlü olduğumuz alanlardan birisini temsil ediyor. 2022 yılında tam 35 milyon ton çelik üretimi gerçekleştiren ülkemiz, bu üretim miktarıyla Avrupa’da ikinci, dünyada yedinci sıraya yerleşmişti. Ancak burada gizlenen, hiç konuşulmadan bir köşede tozlanmaya bırakılan gerçekler de var. İşçi ölümlerinde Avrupa’da ilk sırada yer alışımızdan söz edilmiyor. Benzer şekilde, bu ekonomik performansı insani ve çevresel maliyetinden de bahse konu olmaması üzerine, iktidar partisi ve medyası bir ittifak halinde bulunuyor. Burada artık demir-çelik sektörünün de çevre üzerindeki yan etkilerinden konuşmak zorundayız. Bu sektör, önemli ölçüde kömür tüketimi gerçekleştiriyor. Türkiye Taşkömürü Kurumunun verilerine göre, ülke içinde üretilen kömürün yüzde 27’si demir-çelik tesisleri tarafından kullanılıyor. 2021 yılında, tüm ülkede tüketilen enerjinin yüzde 7’si, sanayide tüketilen enerjinin de yüzde 22’sini demir-çelik sektörü kullanmış. Entegre tesislerde kömür kullanım oranı yüzde 90 civarında. 2021 yılında hem entegre tesislerin hem de elektrikli ark ocaklı tesislerin 40 milyon tonun üzerinde karbondioksit salınımı yaptığı tahmin ediliyor. Bu veriler, çevre açısından, taşınması kolay olmayan bir yük demek. Ne yazık ki büyümeyi her şeyin üzerinde görenler, çevreyi unutuyor. İhracat rekorları kırıldığına dair beyan ve haberler, bacalardan çıkan dumanların ve asit yağmurlarının şehirlerimiz üzerine nasıl yığıldığını elbette söyleyemez” dedi.
“SEKTÖRÜN KARBONSUZLAŞMASI HATAY’A NEFES ALDIRABİLİR”
Hatay’ın Türkiye’nin demir-çelik üretiminde kayda değer bir ağırlığı olduğunun altını çizen Kara şunları söyledi: “Türkiye’nin en büyük üç entegre üretim tesisinden birisi Hatay’daki İskenderun Demir-Çelik Fabrikası. Şehrimizin tarihi de günlük yaşamı da İSDEMİR ve diğer fabrikalardan ayrılmaz durumdadır. Nesiller boyunca insanlar buralarda çalıştılar, ter döktüler, ailelerini geçindirdiler, emekli oldular. Bu ülkede su borusundan otomobile, inşaat demirinden tencereye kadar herhangi bir metal ürününde Hatay emekçilerinin de alın teri vardır. Ancak bizler, artık, çalıştığımız fabrikalardan çıkan dumanlar tarafından zehirlenmek istemiyoruz. Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın verilerine göre; Türkiye’nin 35 milyon tonluk çelik üretiminin 12 milyonu Hatay’da gerçekleştiriliyor. Bu, bir yönüyle, demir-çelik üretimi sırasında ortaya çıkan karbon salınımında da Türkiye’de maalesef ilk sıralarda olduğumuz anlamına gelir. Bizler, Hatay’da hem sanayi hem de enerji üretimi kaynaklı kirlilikle çok uzun süredir mücadele ediyoruz. İskenderun Körfezi çevresindeki dört termik santralin kapatılması durumunda her 100 erken ölümden 86’sının önlenebileceğini, kümülatif sağlık maliyetlerinin yüzde 82 oranında azalacağı, konu hakkındaki HEAL raporunda yer aldı. Türkiye’nin 2053 yılı için tayin ve tespit ettiği “net sıfır emisyon” hedefine ulaşmada, demir-çelik sektöründe de değişime gitmesi bu açıdan zorunludur. Karabük’te, KARDEMİR’de bu konuda ihtiyaç olduğu görülmüştü. Tesisin kullandığı elektriğin güneş panellerinden karşılanması yönünde adımlar atılıyor. İSDEMİR’in de Çorum’da bir güneş enerjisi santrali için hazırlıklara başladığını biliyoruz. Bu, önemli ama hızlandırılması, genişletilmesi gereken bir süreç. Tesis içinde harcanan enerji için, kömür yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, Hatay’da hem demir-çelik tesislerinin hem de elektrik santrallerinin, 2053 ‘Net Sıfır’ hedefleri doğrultusunda yenilenmesi anlamına gelecektir. Ama ayn zamanda yurt dışında, demir cevherinin eritiminde kömür yerine başka yakıtların kullanılması doğrultusunda yatırımlar, araştırmalar yapılıyor. Bu yatırımların ve araştırmaların Türkiye’de de gerçekleştirilmesi gerekir. Demir-çelik tesislerinin bacaları, böylece, onlar için ocak başında bekleyenleri, denizleri, ormanları zehirlemeyecektir. Çevreci tekniklerle hem kaliteli hem de sağlıklı üretim yapılması bu açıdan mümkün ve gerekli. Sektörün bu şekilde karbonsuzlaşması, Hatay’a nefes aldırabilir. Fakat meselenin yasal çerçevesini oluşturacak İklim Kanunu halen taslak düzeyinde. Bir ilerleme sağlanamadı. Bunun aynı zamanda iktisadi bir zorunluluk olduğunu da unutmamalıyız: Zira Avrupa Birliği, 2026 yılından itibaren, çelik malzemeleri dahil, pek çok ürün için karbon vergisi almaya başlayacak. Ülkemiz ve şehrimiz, gerekli önlemler alınmazsa hem sağlığından hem de ekmeğinden olacaktır.”